• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Görsel Destekli Tarih Videoları Sesli Tarih Menüsünde
    • Özgün Tarih Materyalleri
    • Tarihi Fıkralar
    • Tarih Yazılısından İnciler
    • Tübitak Tarih Proje Örnekleri
    • Sınavlar Bölümünde Bilgilerinizi Test Edebilirsiniz
    • Peygamberimizin Hayatı ve Örnek Ahlakı
    • KPSS Sunuları Yenileniyor
    • Bulmacalarla Tarih Öğreniyorum
    • Tarih Sunuları için tıklayınız.
    • En güncel tarih sunuları burada.
Sultan Cem'in Roma'daki Hayatı

SULTAN CEM’İN ROMADAKİ HAYATI

Fâtih Sultan Mehmed 1481 yılında ölünce, büyük oğlu II. Bâyezid tahta geçti. Küçük oğlu Sultan Cem, ağabeyinin saltanatım kabul etmedi. Anacak, birkaç teşebbüsten sonra babasının tahtına oturamayacağını anladı. Rodos’a gitti. Fâtih’in oğluna Rodos Şövalyeleri, bir çeşit esir muamelesi yaptılar. Rodos’tan Fransa’ya götürdüler. Nihayet Papa ile anlaşarak, zavallı Şehzade’yi Fransa’dan İtalya’ya naklettiler.

Sultan Cem, 13 Mart 1489 günü Roma’ya vardı. Şehrin dışında, Papa’nın oğlu Francesco Cybo, kardinaller ve büyük bir kalabalık tarafından karşılandı. Halk kitleleri, Fâtih’in oğlunu görmek için yollara yığılmışlardı. Büyük hükümdarlara yapılan törenle Cem, Vatikan Sarayı’na girdi. Hükümdarlara mahsus dairelerden birine yerleştirildi. Bu andan başlayarak Roma, Avrupa siyasetinin hareket noktası durumuna geldi. Macaristan Kıralı ile Memlûk Sultam, Cem’in kendilerine verilmesi için Papa’ya baskı yapmaya başladılar. Cem’in 6,5 yıl süren Fransa ikameti bitmişti. Şimdi, Roma’ya gelişinden ölümüne kadar sürecek olan 5 yıl, 11 ay, 14 günlük İtalya ikameti başlıyordu.

Şehzade’yi Roma dışında karşılayanlar içinde, Memlûk Sultanı’nın Papa’ya gönderdiği elçiler de vardı. Memlûk elçileri, atının üzerinde bulunan Sultan Cem’i görünce, uzaktan toprağı öptüler. Sonra yaklaştılar; Şehzade’nin üzengide duran ayaklarını öptüler. Ertesi gün Cem, Papa tarafından kabul edildi. Papa, kardinaller ve Roma’da bulunan bütün elçiler, Şehzadeyi ayakta karşıladılar. Papa, büyük tâcını ve tören elbisesini giymişti. Protokol görevlileri Cem’e, imparatorların bile Papa’nın ayaklarını öptüklerini söyleyip, hiç olmazsa Papa’nın karşısında eğilmesini rica ettiler. Şehzade, babasından başka kimsenin önünde eğilmemiş olduğunu, bundan böyle de eğilmeyeceğim söyledi. Israr eden protokol görevlisine, aksi durumda ölümü tercih ettiği cevabını verince, Şehzade’nin durumu emrivaki haline geldi. Papa VIII. Innocent, kendisini başıyla selâmlayan Cem’i kucaklayıp öptü ki, bir Papa’mn, en büyük hükümdara karşı gösterebileceği son iltifat derecesiydi.

Bundan sonra 3 gün ve 3 gece, Şehzade’nin şerefine yapılan şenlik ve ziyafetlerle geçti. Cem, Vatikan Sarayı’nın dairesinde rahat, fakat huzursuzdu. Birçok defalar daha Papa tarafından davet edildi. Papa, Türkiye’ye karşı yapılacak bir Haçlı seferi için, Sultan Cem’i elde etmek istiyordu. Fakat bu konudaki düşüncesini üstü kapalı bir şekilde açınca, Şehzade, karşısına dikildi. “Dîn-i Mübîn-i İslâm” a ihanet edemeyeceğini söyledi. Papa’nın daha sonra bu konuda resmî ve özel bütün görüşmelerinden bir sonuç çıkmadı. Cem, bunca maceradan sonra başına dünya tâcını koysalar istemediğim, tek isteğinin Kahire’ye gidip ailesinin yanında ömrünü tamamlamak olduğunu söylüyordu. Hattâ bir defasında Papa müteessir olup ağladı.

1490 Kasımında Roma’ya Sultan Bâyezid’in elçisi Kapıcıbaşı Mustafa Bey geldi; bu şahıs, sonradan “Koca Mustafa Paşa adıyla vezîr-i âzam olmuştur. Sultan Cem’in 3 yıllık ödeneğini Papa’ya teslim etti. Ayrıca Hazret-i İsa’nın böğrüne saplanan mızrak olduğuna inanılan bir kargıyı, II. Bâyezid adına Papa’ya sundu. Mustafa Bey, Sultan -Cem tarafından da karşılandı. Şehzade’nin ayağım öpen Türk elçisi, Sultan Bâyezid’in mektubunu ve hediyelerini verdi.

Sultan Cem, iyi kalbliliğinden, Roma’da gezintiye çıktığı zaman, yollarda gördüğü fakirlere büyük sadakalar dağıtıyordu. Avrupa’nın henüz bütün insanlığa yaygın bir sevgi anlayışı olmadığı, her şey din çerçevesi içinde mütalaa edildiği için, Roma halkı arasında, Şehzade’nin Hıristiyanlığa meylettiği dedikodusu yayıldı. O kadar ki, Papa bile bu işi kurcaladı. Bir gün Cem’i, açıkça Hıristiyan olmaya davet etti. Şehzade, bu teklifi hakaret saydı; ayağa kalkıp konuşmaya son verdi. İnce psikolog olan Papa, hiddetlendiğini gördüğü Sultan Cem’i teselli edici sözler söyledi.

1492 Ağustosunda, Cem, Roma’ya geldikten 3 yıl, 5 ay sonra, Papa VIII. Innocent öldü. Yerine VI. Alessandro Borgia, papa seçildi. Bu papanın zamanında Cem, daha da serbest bir hayata kavuştu. Roma şehri dışında atla gezinmesine bile izin verildi. Papa’nın oğlu Cesare Borgia, kardinaller ve büyük asilzadelerle dost olan Cem, bunların en gözde davetlisi sıfatıyla açık hava ve salon toplantılarına katıldı. Bir söylentiye göre, Papa’nın kızı Lucrezia Borgia, böyle bir toplantıda, Şahzade’nin karşısında çıplak dans etmiştir. İtalya’da Rönesans’ın serbest havası esiyordu. Güzel sanatlarda büyük ilerlemeler olurken, ahlâk, son haddine kadar düşmüştü. Türk Şehzadesi, kendi millî hayatıyla hiç bir ilgisi olmayan böyle bir atmosfer içinde, yıllar geçirdi.

1494 Ekiminde Fransa kıralı VIII. Charles. (Şarl), fütuhat maksadıyla İtalya’ya girdi. Birkaç yıldan beri Şehzade’nin oturmasına tahsis edilen San Angelo Şatosu’ndaki Rodos Şövalyeleri, Rodos’a gittiler. Şövalyeler, veda için karşısında diz çöktükleri zaman iyi kalbli Cem, teessür gösterdi. 21 Ocakta Papa, yanında Fransa Kıralı olduğu halde, San Angelo Şatosu’nda, Sultan Cem’i resmen ziyaret etti. Büyük tören yapıldı. Papa, VIII. Charles’la Cem’i tanıştırdı. Bundan sonra VI. Alessandro Borgia, Fransa Kralı’nın baskısına dayanamadı; Şehzade’yi, VIII. Charles’a teslim etti. Fransa Kralı, güneye, Napoli’ye iniyordu. Cem’i yanına aldı. Yolda Fâtih Sultan Mehmed’in küçük oğlu, hastalandı; öleceğini anladı. VIII. Charles’in samimî ilgisine rağmen kurtulamadı. Sebebi yüzyıllardan, beri münakaşa edilen bir hastalıktan, 25 Şubat 1495 sabahı Napoli’de öldü. 35 yaşını 3 ay, 3 gün geçiyordu. Avrupa’ya ayak bastığı tam 12 yıl, 4 ay, 29 gün olmuştu. Cenazesi, bir müddet sonra Türkiye’ye getirildi ve Bursa’ya, atalarının yanına gömüldü.

Kaynak: Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar, MEB, İstanbul, 1989. S. 302-305

Yazının pdfsi için tıklayınız.

  
1192 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam327
Toplam Ziyaret1033127
Saat