• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Görsel Destekli Tarih Videoları Sesli Tarih Menüsünde
    • Özgün Tarih Materyalleri
    • Tarihi Fıkralar
    • Tarih Yazılısından İnciler
    • Tübitak Tarih Proje Örnekleri
    • Sınavlar Bölümünde Bilgilerinizi Test Edebilirsiniz
    • Peygamberimizin Hayatı ve Örnek Ahlakı
    • KPSS Sunuları Yenileniyor
    • Bulmacalarla Tarih Öğreniyorum
    • Tarih Sunuları için tıklayınız.
    • En güncel tarih sunuları burada.
ATLAS OKYANUSU’NDA TÜRKLER

ATLAS OKYANUSU’DA TÜRKLER

XVI. asırda Osmanlı Türklerinin Akdeniz’i ve Akdeniz’e bağlı denizleri âdeta bir “Türk gölü” haline getirdiklerini herkes bilir. Aynı asırda Türklerin Hind Okyanusu’nda ve bu okyanusa bağlı denizlerdeki faaliyeti hakkında da epey yayın yapılmıştır. Ancak denizcilerimizin Atlas Okyanusu’ndaki seferleri pek az bilinmektedir. Hatta Türk kaynaklarında, bu konuda hemen hemen hiç bir ciddî bilgi yoktur. Atalarımızın Atlantik’teki seferlerini ancak o devrin Avrupa "kaynaklarından öğreniyoruz. Bu hususta İngiliz kaynaklan, başta gelmektedir.

Bazı Avrupa tarihçilerinin “Türk asrı” veya “Kanunî Süleyman asrı” dedikleri XVI. asırda da Türkiye, bir cihan siyaseti takip etmiş, dünyanın hemen her tarafıyla ilgilenmiştir. Bu ilgi, biraz azalarak, XVII. asırda da devam etmiştir. Ancak İtalyan devletleri gibi bir Akdeniz devleti olduğu için,, açık denizlere İspanya, Portekiz, İngiltere, Fransa, Hollanda gibi Atlantik devletleri derecesinde ilgi duymamıştır. Esasen Atlantik ile Pasifik, Fas ile Malaya arasında yayılan bir imparatorluğun, küçük topraklara sığınmış Batı Avrupa devletleri gibi, dış ülkeler edinmeye ihtiyâcı yoktu.

Bununla beraber Osmanlı Türkleri, Amerika’nın keşfi tarihinden banlayarak, Atlas Okyanusu’na ilgi duydular. Pîrî Reis, XVI. asrın ilk yıllarında Amerika’dan bahsetmiş, hattâ iki büyük Amerika haritası çizmiştir. Arzın yuvarlak olduğunu Türk bilginleri arasında ilk defa açıkça ileri süren Pîrî Reis’in Amerika Haritaları, aynı yıllarda Avrupa’da çizilen Yeni Dünya haritalarından çok daha doğrudur. Bütün Batılı bilginler, bu noktada birleşmişlerdir.

Barbaros Hayreddin Paşa da Yeni Dünya ile ilgilenmiştir. Kapdân-ı derya atanmak üzere devrin sadrâzamı Dâmâd İbrahim Paşa ile görüşmek için Haleb’e gittiği zaman, Türk imparatorluğunun kudretli başbakanına, Amerika’ya İspanyollar gibi deniz seferleri yapılmasını teklif etmiş, fakat Paşa buna lüzum görmemiş ve izin vermemiştir. Bu yıllarda henüz İngilizler bile Amerika seferlerine başlamamışlardı.

Gene Barbaros Hayreddin Paşa, dikte etmek suretiyle yazdırdığı “Gazavât” adlı hâtıralarında Türklerin “Sebte Boğazı” dedikleri Cebelüttânk Boğazı’ndan çıkarak Atlantik’e açıldığından birçok defalar bahseder. Hattâ 1535 ağustosunda Cadiz Körfezi’ne çıkmış, Portekiz’in Atlantik üzerindeki güney limanı olan Faro’yu bombardıman etmiştir.

Sinan Reis, Ahmedoğlu Aydın Reis, Kazdağlı Sâlih Paşa, Turgut Paşa gibi Barbaros’un yanında yetişen en tanınmış Türk amiralleri, birçok defalar Atlantik’e çıkmış, İspanya, Portekiz ve Fas’ın bu Okyanus kıyılarındaki limanlarına seferler yapmışlardır. Fas, önce Sâlih Paşa, yüzyılın sonlarında da kesin olarak Ramazan Paşa tarafından fethedilince, esasen Türk imparatorluğunun sınırı da Atlas Okyanusuna dayanmıştır.

Murad Reis’in XVII. asrın ilk yarısındaki Atlantik seferleri pek ünlüdür ve Batı edebiyatında derin tesirler yapmıştır. Murad Reis, 1617’de Portekiz’in Afrika açıklarında bulunan, nefis şaraplarıyla ünlü Madeira adasını zaptetmiş, 1.200 esir alarak üssü olan Cezayir’e dönmüştür. Aynı amiral, daha 1585’te İspanya’ya ait, Afrika açıklarındaki Kanarya takımadalarının en kuzeydoğusunda olanım, Lanzarote adasını zaptetmiş, 300 esirle Cezayir’e dönmüştü. Sonradan Murad Reis, faaliyet ve teşebbüs alanım çok genişletmiş, Kuzey Atlantik’e seferler düzenlemiştir.

Murad Reis’in seferlerinin en ünlüsü, 12 kadırgadan müteşekkil bir filo ile yaptığı 1627 İzlanda seferidir. Manş Denizi’nden Kuzey Denizi’ne geçerek Danimarka ve Norveç kıyılarım bombardıman eden Türk amirali, 1627 yılının 20 Haziran günü. Kuzey Kutup Dairesi’ne erişerek İzlanda kıyılarına demir atmıştır. Türkler, 16 Temmuza kadar tam 26 gün İzlanda’ya hâkim olmuş, 400 esir ve büyük ganimetle 12 ağustosta Cezayir’e dönmüşlerdir. 5.000 km.’den uzun olan İzlanda - Cezayir dönüş yolu 27 günde alınmıştır. Bu seferde Türklere esir düşüp Cezayir’e getirilen Olaf Egilson adındaki rahip, sonradan kurtularak İzlanda’ya dönmüş ve Murad Reis’in seferini İzlanda dilinde bir kitap halinde kaleme almıştır.

İzlanda’ya Ali Biçin Reis de bir sefer yapmış ve 800 esirle Cezayir’e dönmüştür.

Daha sonra Türk denizcileri, Newfound adasına ve Kanada’nm Labrador ve St. Lawre. kıyılarına seferler yaparak Amerika'ya erişmişlerdir. Daha güneye, Virginia kıyılarına da inmişler, hattâ Virginialı çok güzel bir İngiliz kızını ele geçirerek, İstanbul’a padişahın haremine yollamışlardır. Türklerin Karayib Denizi’ne yaklaştığını gören bu denizdeki İspanyol korsanları çok telâşlanmışlar ve her yıl elde ettikleri ganimetten Cezayir'e belirli bir pay göndermek suretiyle, Türk denizcilerinin Antiller’e gelmesini önlemişlerdir.

Bu seferleri, Türk deniz kuvvetlerinin “korsan" denen sınıfı yapıyordu. Bu kelime bugün anladığımız mânada olmayıp, deniz kuvvetlerine bağlı komando sınıfına verilen addı ve kara ordusundaki akıncı sınıfına karşılıktı. Akıncı ve korsanların hareketlerinin gayesi, düşmanın iktisadî ve manevî gücünü yok etmekti.

1674’te bir Türk filosu, Lizbon önlerine gelmiş, Portekiz başkentinin üzerinde bulunduğu Tajo halicindeki büyük bir Portekiz savaş gemisini, Lizbonluların gözleri önünde zaptetmiştir. 1693’te İberya yarımadasının kuzeybatı, ucu olan Finisterre Burnu açıklarında bir Türk filosu, gene bir Portekiz savaş gemisini ele geçirmiştir, 1695 ocağında Ali Baba’nın kumandasındaki başka bir Türk floşu da St. Vincent Burnu açıklarında 36 topla mücehhez bir Kolanda gemisini zaptetmiştir.

Bu suretle Osmanlı devletiyle savaş halinde buluman devletlerin deniz ve iktisat gücü, korsan sınıfı sayesinde geniş ölçüde hırpalanmıştır. 1613 - 1621 yıllan arasındaki 8 yılda yalnız Cezayir limanına ganimet olarak 936 Avrupa savaş ve ticaret gemisinin getirildiği hatırlanırsa, yapılan işin çapı hakkında bir fikir edinmek mümkün olur.

Bu bahsi, İngiltere ve İrlanda’ya yapılan Türk seferlerinden de biraz bahsetmek suretiyle bitirmek istiyorum. 1655’te Türkler, Bristol Kanalı üzerindeki Lundy adasını ele geçirerek burasını Kuzey Atlantik’teki 30-40 kadırgadan müteşekkil filolarının üssü haline getirmişlerdir. İngiltere kıralı I. James ve oğlu I. Charles’m bütün gayretlerine rağmen, İngiltere kıyılarının sadece 10 km. ötesinde olan bu ada, Türklerden geri alınamamış, bu yüzden birçok İngiliz amirali kıral tarafından azledilmiştir. Bu suretle İngiltere’nin Bristol, Plymouth, Southampton, İrlanda'nın Cork ve Baltimore gibi limanları, Türk korsanları tarafından birçok defalar vurulmuş, Atlantik ortasında yüzlerce İngiliz, İspanyol ve Hollanda gemisi ele geçirilmiştir. Yalnız 1627 ağustosunda 10 gün içinde 27 İngiliz gemisi, Türkler tarafından zaptedilmiştir. 19 Haziran 1631 gecesi İrlanda’nın Baltimore limanının Türk korsanları tarafından zaptı, derin etkiler yaratmış, bu olayı ünlü şair Thomas Usbome Daways, 56 mısrâlı uzun bir şiir yazarak terennüm etmiştir.

Türklerin Atlantik seferleri, Türk halk şiirinde de mâkesini bulmuştur, işte Murad Reis’in bir kral kızını esir ettiği, Akdeniz’in hasretiyle ağladığı, on bir ay içinde yedi deniz geçerek yaptığı bir Atlantik seferinin, sefere katılan bir Türk levendi tarafından şiir diline getirilişi:

Onbir ay oturdum bir han içinde

Yedi derya geçtim bir gün içinde

Rabbim bize kısmet eyle karayı

Evvel karayı da sonra sılayı

 

Akdeniz üstünde sünbüllü dağlar

Murad Reis oturmuş dümende ağlar

Kral kızı karşısında başın bağlar

On bir ay dedikte göründü dağlar

 

Kaynak: Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar, MEB, İstanbul, 1989. S.209-214

  
1327 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam278
Toplam Ziyaret1043886
Saat