• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Görsel Destekli Tarih Videoları Sesli Tarih Menüsünde
    • Özgün Tarih Materyalleri
    • Tarihi Fıkralar
    • Tarih Yazılısından İnciler
    • Tübitak Tarih Proje Örnekleri
    • Sınavlar Bölümünde Bilgilerinizi Test Edebilirsiniz
    • Peygamberimizin Hayatı ve Örnek Ahlakı
    • KPSS Sunuları Yenileniyor
    • Bulmacalarla Tarih Öğreniyorum
    • Tarih Sunuları için tıklayınız.
    • En güncel tarih sunuları burada.
Ergenekon Destanı

EKGENEKON DESTANI

Türk kavimlerinden Göktürkleri konu alan Ergenekon Destânı, Büyük Türk Destânı’nın bir parça­sıdır. VI. yüzyıl ortalarında Türkleri yeniden birleş­tiren Göktürklerin menşeini açıklamak isteyen bu destanın özeti şöyledir:

Türk illerinde Göktürklere baş eğmeyen bir yer yoktu. Bunu kıskanan yabancı kavimler, birleşerek Göktürklerin üzerine yürüdüler. Maksatları öc al­maktı. Göktürkler, çadırlarını ve sürülerini bir yere topladılar. Çevresine hendek kazıp beklediler. Düş­man gelince, vuruşma da başladı. On gün vuruşuldu. Sonunda Göktürkler, üstün geldi.

     Bu yenilgiden sonra yabancı kavimlerin hanları ve beyleri, av yerinde toplanıp konuştular. “Göktürklere hile yapmazsak sonunda işimiz yaman olur” dediler. Tan ağarınca, baskına uğramış gibi, ağırlıklarını bırakıp kaçtılar. Göktürkler, “Bunların vuruşma gücü bitti, kaçıyorlar!” deyip, arkalarına düştüler. Düşman, Göktürkler! görünce, birden döndü. Gafil avlanan Göktürkler, yenik düştü. Hepsi teker teker öldürüldü. Çadırları alındı. Bir tek ev kurtulamadı. Büyüklerinin hepsi kılıçtan geçirildi. Küçükleri kul yapıldı.

“ Göktürklerin başında, İl Han vardı. Çocukları çoktu. Fakat bu uğursuz vuruşmada, bir tanesi dışında, hepsi öldü. “Kayı” adını taşıyan bu oğul, o yıl evlenmişti. İl Han’ın, “Dokuz Oğuz” adında bir de yeğeni vardı. Kayı ile Dokuz Oğuz, düşmana esir düşmüşlerdi. Fakat on gün geçmeden bir gece, ikisi- de, kadınları ile beraber atlara atlayıp kaçtılar. Esir­likten kurtuldular. Göktürk yurduna geldiler. Bura­da düşmandan kaçıp gelen birçok deve, at, öküz ve koyun buldular. “Dört taraftaki illerin hepsi bize düşman, dediler; gereği odur ki, dağların içinde in­san yolu düşmez bir yer izleyip oturalım!” Sürülerini alıp, dağa doğru göçtüler.

Geldikleri yoldan başka geçilecek yeri olmayan bir ülkeye vardılar. Bu yol öyle sarptı ki, bir deve veya at güçlükle yürürdü. Ayağını yanlış bassa pa­ram parça olurdu. Göktürklerin vardıkları ülkede akarsular, kaynaklar, türlü bitkiler, meyveler, ağaç­lar ve avlar vardı. Böyle bir yeri görünce, Ulu Tanrı’ya şükürler ettiler. Yeni ülkelerinin hayvanlarının kışın etini yediler; yazı sütünü içtiler. Derisini giy­diler. Bu ülkeye, “Ergenekon” adını koydular. İki Göktürk prensinin, zamanla Ergenekon’da

Çocukları çoğaldı. Kayı Han’ın çok çocuğu oldu. Dokuz Oğuz Han’ın daha az çocuğu doğdu. Çok yıllar bu iki hanın çocukları Ergenekon’da kaldılar ve çoğaldıkça çoğaldılar.

Dört yüz yıl sonra kendileri ve sürüleri o kadar fazlalaştı ki, Ergenekon’a sığışamaz oldular. Çare bulmak için, kurultay toplandı. Dediler : “Atalarımızdan işittik; Ergenekon dışında geniş ülkeler, güzel yurtlar varmış. Bizim yurdumuz da eskiden o yerlerde imiş. Dağların arasından yol izleyip bulalım. 'Göçüp Ergenekon’dan çıkalım. Ergenekon dışında her kim bize dost olursa, onunla görüşelim. Düşmanla vuruşalım!

 

Kurultay bu kararı alınca Göktürkler, Ergenekon’dan çıkmak için yol aradılar, fakat bulamadılar. O zaman bir demirci dedi ki: “Bu dağda demir madeni var. Yalın kat madene benzer. Şunun demirini eritsek, belki dağ bize geçit verirdi!” Göktürkler, varıp demircinin gösterdiği dağ parçasını gördüler. Demircinin tedbirini beğendiler. Dağın geniş yerine bir kat odun, bir kat kömür dizdiler. Dağın üstünü, altım, yanım, yönünü böylece odun ve kömürle doldurdular. Yetmiş deriden büyük körükler yapıp yetmiş yere koydular. Odun ve kömürü ateşleyip, körüklemeye başladılar.

Tanrı’nın gücü ve inayeti ile ateş kızdı. Kızdıkça demir eridi, akıverdi. Dağ delindi. Bir yüklü deve yıkacak kadar yol oldu. O kutsal yılın, kutsal ayının, kutsal gününün, kutsal saatinde Göktürkler, Ergenekon’dan çıkmaya başladılar. Bu kutsal gün, ondan sonra Göktürklerde bayram günü oldu. Her yıl o gün gelince, büyük törenler yapıldı. Bir parça demir alınıp ateşte kızdırıldı. Bu demiri önce Göktürk Ha­kanı kıskaçla tutup örse koyup, çekiçle döğerdi. On­dan sonra Türk beyleri de böyle yapıp şenlikler baş­lardı.

Ergenekon’dan çıkınca, Göktürklerin ulu hakanı Kayı Han soyundan Börteçine, bütün illere elçiler gönderdi. Göktürklerin Ergenekon’dan çıktıklarını bildirdi. Bütün iller, Türklerin Ergenekon’dan çıktı­ğını öğrenip baş eğdiler. ‘Büyük Türk Hakanı Börteçine’ye saygı sunup, ululadılar. Kore’den Karadeniz’e kadar bütün ülkeler, yeniden Türk buyruğuna girdi. Dört yüz yıl Ergenekon’da bekleyen Türkler, eskisi gibi, dünyanın en büyük milleti oldular.

 

Kaynak: Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar, MEB, İstanbul, 1989. S. 15-17

Yazının pdfsi için tıklayınız.

  
2427 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam209
Toplam Ziyaret1043817
Saat