• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Görsel Destekli Tarih Videoları Sesli Tarih Menüsünde
    • Özgün Tarih Materyalleri
    • Tarihi Fıkralar
    • Tarih Yazılısından İnciler
    • Tübitak Tarih Proje Örnekleri
    • Sınavlar Bölümünde Bilgilerinizi Test Edebilirsiniz
    • Peygamberimizin Hayatı ve Örnek Ahlakı
    • KPSS Sunuları Yenileniyor
    • Bulmacalarla Tarih Öğreniyorum
    • Tarih Sunuları için tıklayınız.
    • En güncel tarih sunuları burada.
Milli Eğitimin Temel Sorunları Nasıl çözülebilir?

Milli Eğitimin Temel Sorunları Nasıl çözülebilir?

 

   25 yıllık tarih öğretmeniyim. Bu zaman zarfında kendimi yetiştirmeye çalıştım. Gerek teknolojik eğitim araçları açısından, gerek pedagojik anlamda gerekse öğretim ilke ve yöntemleri noktasında. 25 yıllık öğretmenlik hayatımda çok sayıda bakan gördüğüm gibi, çok sayıda da sistemle karşılaştım. Bu bakanların içinde eğitimin içinden gelen sadece Avni Akyol’du. Ben Milli Eğitim Bakanı illa da eğitimin içerisinden olsun demiyorum, ancak eğitimcilerin görüşlerini dikkate almalı. Üniversite hocalarının görüşlerini almak ayrı, uygulayıcıların yani öğretmen ve idarecilerin görüşlerin almak ayrıdır. Üniversitedeki hocalar işin teorik kısmını bilirler ama; pratiği bilen öğretmenlerdir. 25 yıllık tecrübeme dayanarak bazı önerilerde bulunmak istiyorum. Nereden başlayacağız konusu da çok önemli. Bu çerçevede aşağıda öneri ve eleştirilerimi sıralıyorum.

 

ÖNERİ VE ELEŞTİRİLER

 

1-Eğitim Fakülteleri yeniden ele alınmalı. Pedagojik formasyona daha fazla önem verilmeli. Eğitimdeki en önemli sorunlardan biri iletişimdir. Öğrenciyle iletişim, veliyle iletişim, öğretmen ve idarecilerle iletişim. Öğretim ilke ve yöntemleri daha ağırlıklı verilmeli. Şu anda öğretmenlerimizin büyük çoğunluğu öğretmen merkezli anlatım yöntemini kullanıyorlar, müfredat programları yenilenmesine rağmen. Müfredat hafifletilmeli ve öğrencilerin fikir ve düşüncelerini rahatlıkla ifade edebileceği demokratik bir eğitim anlayışı oluşturulmalı.

 

2-Siyaset kurumu daha fazla eğitimciyi arasına almalı. Sadece üniversitedeki hocaları değil, öğretmen ve idarecileri de. Böylece eğitimin sorunları ve çözüm önerileri daha kolay meclis gündemine dolayısıyla ülke gündemine gelebilir. Ancak siyaset kurumu öğretmenlerimizi yeterince zeki ve kabiliyetli görmüyor galiba, bir önceki bakanımızın yaptığı bazı açıklamalar da bu düşüncelerimizin hiç de yersiz olmadığını gösteriyor.

 

3-Müfredat programları yenilendi ancak öğretmenin yöntem ve teknikleri değişmedi. Hala öğretmen merkezli yöntem ve teknikler devam ediyor. Bir ilköğretim idarecisinin ifadesiyle öğretmenlerin büyük bir kısmı ders kitaplarını kullanmıyor. Bu durum liseler için de aynı. Liseye giden çocuklarım ellerinde kaynak kitaplar listesiyle eve geliyorlar. Ders kitapları yerine yardımcı kaynaklar kullanılıyor. Devlet de ders kitaplarına milyonlarca lira para harcıyor. Burada yapılması gereken sadece ihtiyaç sahibi çocuklara ders kitabı ya da maddi yardımda bulunmak. Bu durum öğrencilerde sorumluluk duygusunu da artıracaktır. Birçok kitabın yüzü dahi açılmadığı gibi, geri dönüşüm olması için okula getirme zahmetinde bulunmuyorlar. Eğitim aslında sorumluluk duygusuyla başlar.

 

4-Okul öncesi eğitime önem verilmeli. 0-6 yaş kişiliğin geliştiği ve davranışların kazanıldığı bir dönem onun eğitimde çok önemli bir dönem. Bu dönem ahlaki eğitiminde önem kazandığı bir dönem.

5-İlkokul da kişilik ve davranış eğitimine önem verilmeli ve matematikteki dört işlem ve basit sosyal konular dışında bu dönem eğitimi hafif tutulmalı. Ahlaki eğitime de son derece önem verilmeli. Maalesef ilkokul sıralarında başlayan test sınavı alışkanlığı ve öğrencilerin gözetlenmesi ( o öğretmene de gözetmen diyoruz), potansiyel kopyacı muamelesi öğrencinin hiç aklına gelmese de o şekilde bir psikolojiye sokuyor. İlkokula başlayan bir öğrenci kopya çekmek ne demek bilmezken yaptığımız test sınavlarıyla onu da öğretmiş oluyoruz. Toplumumuzun en büyük sorunun ahlakî olduğu herkesin malumu. Bu sorunu ancak bu gibi yanlış uygulamaları bertaraf ederek çözebiliriz.

 

6-Test tekniği niye bu kadar yaygınlaştı; çünkü sınavlar var. Sınavlar nasıl kaldırılır. Okul türleri kalkarsa sınavlarda otomatikman kalkacaktır. Düz lise, meslek lisesi olduğunda SBS’de tabii olarak kalkacak ve ilköğretim öğrencileri de sınav stresinden kurtulacaktır. Bu durum yatılı okul sayısını da azaltacaktır. Bu okul çeşitliliği ve sınavlar yüzünden binlerce öğrenci ailesinden ayrı yatılı okuyor. Hatta bu yüzden bazı öğrencilerin aileleriyle olan bağları zayıflıyor. A şehrinden bir öğrenciyi B’ye, B’den alıp A’ya yatılı vermenin mantığını anlamak zor. Yıllar önce bir öğrencime, “aileni aramıyor musun” diye sorduğumda, “Hocam, ilkokuldan beri yatılıyım, alıştım artık” demişti. Yatılı sistemin devlete maliyeti de ayrı bir yönü. Benim zamanımda liseler ve meslek liseleri vardı ve doğrusu da buydu. Ama zamanla karmaşıklaştırıldı. Halbuki Avrupa’da yıllardır sistem bu şekilde.

 

7- Ölçme ve değerlendirme araçlarından biri olan test,  öğretim aracı haline maalesef dönüşmüş durumda. İlköğretim 1.sınıfta testle tanışıyor öğrenci.  (Fotokopi makinesi olmasa idi ne yapacaktık) Abraham Maslov’un dediği gibi “Sahip olduğunuz tek şey çekiç ise herkesi çivi olarak görürsünüz.”  Öğretmenlerimizin bir çoğu tek bir yöntemle ders yapıyor. Maalesef yöntem seçimini SBS, YGS, LYS sınavı da azımsanmayacak oranda etkiliyor. Son sınıfta yapılacak YGS VE LYS için 4 yıl boyunca öğrencilerimizi maalesef testte mahkum ediyoruz. Affedersiniz, biz aptal mıyız ki, senelerdir test tekniğini öğrenmeye çalışıyoruz. Gerçekten 4 yıl boyunca testle meşgul etmek YGS ve LYS’de başarıyı artırıyor mu, üniversitelerin bu konuda da bir araştırması dahi yok. Batı da olsa bu konuda onlarca tez yapılırdı. Yani hiçbir şeyi sorgulamıyoruz.

 

  8- Zeki çocukları toplumdan tecrit ederek okutmak ve onları asosyal hale getirmek ne kadar mantıklı. Ama illerdeki Bilim ve Sanat Merkezlerini daha fonksiyonel hale getirilebilir. Ya da büyük birkaç ilde Fen Liseleri araştırma yapabilecek düzeyde dizayn edilerek orada ilerde buluş yapabilecek, patent alabilecek kapasite de öğrenciler olabilir. Bu öğrenciler doğrudan üniversiteye yerleştirilebilir. Şu an da herkes Fen Liseleri de dahil, YGS ve LYS’ye hazırlama merkezine dönmüş durumda. Kimsenin araştırmayla, buluşla falan ilgilendiği yok. Bir şeye ulaşmak uzun zaman almasına rağmen, çok zeki oldukları belli olan bu çocukları biz  YGS ve LYS ile dört yıl meşgul ediyoruz. 4 yıl boyunca enerjilerini boş yere harcıyorlar, istedikleri bölüme yerleşmek için. Uluslararası spor müsabakalarında başarılı olanlar nasıl doğrudan Spor Akademilerine yerleşiyorsa, bu öğrencilerde araştırma yaptıkları bölüme yerleşebilmeli.

9-  Milli Eğitim yöneticiliği için üniversitelerde eğitim yönetimi bölümü açılmalı. Eğimde profesyonel yöneticiliğe geçmek elzem. Bugün bir çok iyi yetişmiş öğretmen idareci oldu. İyi öğretmen iyi idareci anlamına gelmiyor.

 

10- Dört duvar örmekle okul olmuyor. Maalesef çoğu okulun sosyal tesisleri mevcut değil. Şehir içinde yer alan ortaöğretim okulları şehir dışına çıkarılarak eğitim kampüsleri  oluşturulmalı. Her türlü sosyal tesisler bulunmalı. Şehirdeki okulların bir kısmı da ilköğretim okullarına devredilebilir. Merkezde yer alan bu arsaların gelirleri bu çalışmayı finanse eder.

 

11-Okullardaki bir diğer sorun da notlar. Şu anda not bir çok öğrenci için araç olmaktan çıkmış, amaç haline gelmiş durumda. Özellikle SBS ve YGS, LYS’de notun önem kazanması ile bu durum daha da arttı. Not almak için her şey yapmak mübahtır anlayışı yerleşmiş durumda. Gözetmenlik yapmadan birkaç defa sınav yaptım. Koskoca sınıfta sadece bir kişinin kopya çekmediği söylendi. Bu çok üzücü. Bu durum öğrencinin ahlaki yapısını da etkiliyor.

 

12- Okullar yaptıkları uygulamalarla dersanelerle yarışıyor. Şu anda bir çok okulda test odası mevcut. Ama laboratuarlar kullanılmıyor. Bakanlık bu konuda bir araştırma yaptı mı, zannetmiyorum. Veri olmadan değerlendirme olmaz. Milyonlarca liralık laboratuar malzemesi atıl vaziyette okullarda bekliyor. Kimse de çıkıp ‘bu laboratuarlar niçin kullanılmıyor’ demiyor.  Fabrika kurup, çalıştırmamak gibi. Artık deney falan yapılmıyor, test çözdürülüyor. Deneyler Hababam Sınıfı’nda kaldı. Bunların tamamı kapatılmalı ve 8-10 sayıya düşürülecek fen liselerinde dört dörtlük laboratuvarlar açılmalı. Varsa yoksa il geneli test sınavları, sene sonunda da YGS ve LYS istatistikleri ve değerlendirilmeleri. Ya diğer alanlar.

  Burada yapılması gereken okul performansının farklı ölçütlerle ölçülmesi. Sadece SBS ve YGS, LYS ile ölçülmemesi. Uluslar arası ve ulusal başarılar, projeler, disiplin olayları, rehberlik çalışmaları, tky çalışmaları ve ödülleri v.b   Bu şekilde okul yöneticilerinin ve il-ilçe yöneticilerinin sadece bir konuya odaklanmaları da önlenecektir.

13- Hizmetiçi Çalışmaları daha az, ama fonksiyonel olmalı. Hizmet İçi Eğitim çalışmaları çok fazla ama verimsiz. Böyle bir eğitim alıyorsun ama başkalarıyla paylaşma noktasında bir talep gelmiyor ya da böyle bir düzenleme yok. Hizmet İçi çalışmalarına bir düzen verilmeli.

14- Bir diğer konu ise eğitimde fırsat eşitliği meselesi. Okullar arasında kalite farkı ortadan kalkmadan bu sorunu çözmek mümkün değil. Dersaneler veya yeni adıyla kurs merkezleri bir nebze bu eşitsizliği ortadan kaldırabiliyor, ama yeterli değil.

 

Bu konular birbiriyle bağlantılı konular ve hep birlikte ele alınmalı, bütüncül bakılmalı. İnşaallah bu eleştiri ve önerilerim yapıcı eleştiri ve öneriler olarak görülür ve dikkate alınır.

 

TEOG YERİNE ÖNERİM

 

Son olarak TEOG yerine eğer sınavsız bir sistem getirilecekse meslek liseleri hariç diğer liseler düz lise haline getirilmeli, fen lisesi, sosyal bilimler liselerinin sayıları azaltılmalı ve içeriği değiştirilmeli, bilimsel ve teknoloji geliştirebilecek, buluş, patent üretebilecek seviyeye getirilmeli.

Yine veliler için okulların kalitesi kadrosuyla neredeyse eşdeğerdir. Birçok veli adı değişse de daha önce kadrosu güçlü fen lisesi ve anadolu lisesi gibi okullara kayıt yaptırmak isteyecektir. Bunu önlemenin ve velileri ikna edebilmek için daha önce yürürlüğe konulan fakat uygulanmayan bir okulda 8-10 yıldır çalışan öğretmen ve idarecilerin yer değişikliği muhakkak uygulanmalı ve böyle okulların kadroları eşdeğer olmalı. Ayrıca malzeme ve sınıf sayıları da eşdeğer olmalı. Bu şekilde belki fırsat eşitliği de sağlanabilir. Sadece çok az sayıda bırakılacak olan fen lisesi ve sosyal bilimler liseleri için sınav yapılabilir. Onlar için de sınava girmek için not ortalaması şartı konabilir. Mesela sayısal veya sözel ortalaması 95’in üzerinde katılabilir gibi. Bu sistemle, önerdiğim sistem arasında büyük bir standart sapma olmayacaktır. Bu şekilde seçilen öğrencileri de YGS ve LYS’den muaf tutup, onlara iyi bir bilim ve teknoloji eğitimi verilebilir.

  
1009 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi5
Bugün Toplam150
Toplam Ziyaret1043758
Saat