• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
    • Görsel Destekli Tarih Videoları Sesli Tarih Menüsünde
    • Özgün Tarih Materyalleri
    • Tarihi Fıkralar
    • Tarih Yazılısından İnciler
    • Tübitak Tarih Proje Örnekleri
    • Sınavlar Bölümünde Bilgilerinizi Test Edebilirsiniz
    • Peygamberimizin Hayatı ve Örnek Ahlakı
    • KPSS Sunuları Yenileniyor
    • Bulmacalarla Tarih Öğreniyorum
    • Tarih Sunuları için tıklayınız.
    • En güncel tarih sunuları burada.
Itrî

ITRÎ

Buhûrî-zâde Mustafa Itrî Efendi, 1640 yıllarına doğru İstanbul’da Mevlânekapısı’nda doğdu. Mükemmel bir tahsil gördü. Yenikapı Mevlevîhânesi’ne devam ederek Türk din musikisini öğrendi. Siyâhî Ahmed Efendi’den edebiyat ve hattatlık, büyük bestekâr Hâfız Fost’tan musiki dersleri aldı. Genç yaşta istidadıyla ilgi çekti. Bestekâr, şair ve büyük bir kumandan olan Kırrnı hanı I. Selim Giray tarafından himaye gördü. Sonra devrin hükümdarı IV. Sultan Mehmed’e kapılandı. Onun nedimi ve hanendesi oldu. Topkapı Sarayındaki Enderûn üniversitesinde de musiki dersleri veriyordu. 50 yaşına gelmeden Saray’dan ayrıldı. Kendi isteği üzerine, devrinin en kârlı işlerinden biri olan esirciler kâhyalığına getirildi. Hayatının geri kalan kısmını bu görevde geçirdi. 1711 yılında, HE. Sultan Ahmed devrinde, takriben 71 yaşında öldü. Edirnekapısı’na gömüldü.

Itrî, bestekâr, hânende, neyzen, divan sahibi şair ve tâlik yazıda önemli bir hattattır. Mevlevi tarikatine girmişti. Bestekârımızın asıl adı “Mustafa” dır. “Itrî”, şiirlerinde kullandığı mahlas, yani takma isimdir ve bu şekilde ün kazanmıştır, özel zevkleri arasında çiçekçilik ve meyvecilik olduğunu da biliyoruz. Hattâ “Mustabey armudu” diye bir çeşit armut yetiştirdiği rivayet edilir.

Itrî, klasik Osmanlı musikisi bestekârlarının en büyüğüdür.

Her çeşitte binden fazla eser bestelemiştir. Bestelerinin güftelerini de hazan kendi yazmıştır. Klasik formda büyük eserlerinin yanında hafif şarkı ve türküler de yapmış, fakat küçük formdaki hiçbir eseri zamanımıza kadar gelmemiştir. Son araştırmalara göre bugün notaları elimizde bulunan eserlerinin sayısı 42 parçadan ibarettir. Bunlardan l0’u dinî eserdir. Hemen bütün İslâm dünyasında yüzyıllardan beri okunan Segâh makamındaki Kurban Bayramı Tekbîri, Segâh Salât-ı Ümmîye, Dil-keş-Hâverân Gece Salâsı, “Cami Musikisi” denen bölümün en tanınmış eserleridir. Tasavvuf musikisinde de güftesi Mevlânâ’ya ait olan Rast Naat, Rast Tevşih, Nühüft Tevşih, Nühüft İlâhî, Nühüft Durak, nihayet Segâh Mevlevi Âyini, Itrî’nin elimizdeki eserleri arasında yer alır.

Din dışı musikiden elimizde bulunan 32 eserinin 4’ü saz eseri, 28’i güfteli parçalardır. Saz eserleri, Bayatî, Rehâvî, Nühüft makamlarından birer peşrevle, bir Nühüft Saz Semâîsi’nden ibarettir. Güf-teli parçaların 2’si Kâr, 13’ü Beste, 13’ü Semâî’dir.

Din dışı eserlerinin en ünlüsü, Nevâ makamındaki Kâr’dır. Farsça olan güftesi Şîrâzlı Hâfız’ın en güzel gazellerinden birinden alınmıştır. Bu çok güzel ve uzun eser, klasik Türk Musikisi’nin büyük şâheserlerindendir; Nîm Sakiyi usûlüyle başlar; fakat birçok usul ve makam dolaşır. Güftesi Nef’î’nin olan Segâh Yürük Şemâî’si de çok tutulmuş ve sevilmiştir.

 

Kaynak: Yılmaz Öztuna, Türk Tarihinden Yapraklar, MEB, İstanbul, 1989. S. 275-276
 
Yazının pdfsi için tıklayınız.

  
1396 kez okundu

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi2
Bugün Toplam284
Toplam Ziyaret1043892
Saat